top of page
aycaytug

KONDİSYON...

Öğrencilik yıllarımızda sorumluluklarımızın vermiş olduğu görev bilinciyle, derslere - provalara yetişme arzusuyla, konserlere hazırlık boğuşmasıyla hiçbir zaman soruna dönüşmeyen, kulağımızda pek de yeri olmayan bir kavram...


Bir müzisyen olarak mezun olduktan sonra da aynı hızla performans hayatımıza devam ediyorsak kondisyonumuzdan bir şey kaybetmiyoruz ancak gerek meslek gerek de özel yaşantımızın gerektirdikleri zaman zaman sıkı bir çalışma planıyla enstrüman başında oturmamızı engelleyebiliyor ya da zorunluluklar olmadığında doğamızın gereği başka meşguliyetlere yönelebiliyoruz. Bazen mesleki rahatsızlıklarla çalışmalarımıza ara vermek durumunda kalabiliyor, ya da önümüzde konser, sınav gibi hedefler olmadığında çalışmalarımızı planlama konusunda sıkıntıya düşebiliyoruz. Tüm bu saydıklarımızı bir kenara bırakalım. Dünya tarihinde yüz yılda bir yaşanan bir pandemiye denk gelip, bütün konserlerimiz iptal olabiliyor ve kendimizi enstrümanımızı hangi amaçla çalışacağımızı sorgularken bulabiliyoruz. Bu gibi durumlarda okuyarak, dinleyerek, araştırarak geliştiğimiz konusunda kendimizi ikna etsek de ortada yadsınamayacak bir gerçek var: Mesleğimizi icra etme amaçlarımızdan biri “sahne performansı”… ve her performans ciddi bir kondisyon gerektirir.


Peki bolca ders yükü olan, eğitim alanına katkı sağlamak için çalışmalarına devam eden, konserlerle akademik hayatını bütünleştirmeye çalışan ve yukarıda saydığım etkenlerden zaman zaman etkilenen ben kondisyonumu korumak için neler yapıyorum? Öncelikle planlı bir konserim olsa da olmasa da yeni eserler öğrenerek repertuvarımı genişletmeye, öğrencilerime verdiğim eserleri (daha önce çalmadıysam) teknik ve müzikal anlamda analiz ederek öğretme yöntemlerimi zenginleştirmeye çalışıyorum. “Deşifre” ise kendime en çok kazanım sağladığım alan. Belli bir yetkinliğe ve bilgi birikimine sahip olduktan sonra deşifre yaparken sadece nota okumakla kalmıyor, eserin cümle yapılanmasını henüz deşifre ederken çözüyor dolayısıyla dinamik yapısını o anda kurguluyor, büyük resimde formunu hızlıca görebiliyorsunuz. Bir piyanist olarak hiç bilmediğimiz bir eseri ilk bakışta doğru ve hızlı okuyabilmenin yolu bolca deşifre yapmaktan geçiyor. Saydığım yöntemlerle enstrüman başında çokça vakit geçirerek sadece bedenen değil, zihnen de kondisyonumu koruduğumu söyleyebilirim.


Ancak sahne performansını besleyecek uzun süreli yeterlilik ve zindelik için teknik anlamda kendimi zorlayacak çalışmalar yapmak ihtiyacını her zaman hissediyor ve zaman zaman kendime belli başlı reçeteler hazırlıyorum. Son zamanlarda çalışma planıma dahil ettiklerimden birini sizlerle paylaşmak isterim.


Hepimiz öğrencilik yıllarımızdan itibaren bolca etüt çalışırız. Kimi zaman istemeye istemeye… Çünkü küçük yaşlarda bizleri hem teknik olarak zorlar hem de içindeki müzikal öğeleri bulmakta zorlanırız. İçimdeki çocuğu şimdilik bir yere bırakıyorum ve C. Czerny Op.299, Op.740 etütler ve ardından Cramer, Moszkowski etütlerle Chopin hattına bağlanmak üzere yola çıkıyorum. Bu arada Op.299’lar bitti. Bitti derken her bir etüdü temposuna getirerek ve ezberleyerek son bulan bir çalışmadan bahsediyorum. Böylece çocukken çalmadıklarımı da tamamlamış olurum. Sonraki reçetelerde buluşmak üzere…



88 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page